Ey kuyuda su ararken Yusuf’u bulan yolcu…
Bil ki suyu yalnızca susayan aramaz; su da kendi susayanını arar. Öyleyse arayışının yönünü değiştir: Su’ya değil, susuzluğa yönel. Çünkü hakiki yolculuk, suya kavuşmaktan önce susuzluğun hakikatini anlamaktan geçer.
Öyle ara ki, hâlin başkalarının hâline benzemesin.
Oku! Bak! Ara!
Susuzluğunu tanımadan Su’nun hikmetine eremezsin. Aklını kullan; fakat aklı zahiriyle sınırlama. Onu batın kapısına kadar götür ki kendi iç âleminde yol alabilesin. Her insanın bir Miracı vardır; sen de kendi Miracını yakala!
Sanma ki suyun kaldırma kuvvetini ilk kez Arşimet buldu. Eğer öyle olsaydı, Nuh (a.s.) tufanın dalgalarıyla mücadele ederken suyun emanet ettiği sırları nereden bilirdi?
Sanma ki yazıyı ilk Sümerler buldu. Eğer öyle olsaydı, Âdem’e (a.s.) indirilen on sayfada yazı nasıl olurdu?
Yu(ğ)Su(w)… Su ile “yuyan”, arındıran demektir. İsmin kökeninde “yuğmak” vardır; yıkamak, temizlemek, arıtmak… Peki sözünü ettiğimiz Su hangisidir?
Madde âleminde içtiğimiz su mu?
Yaratılışın başındaki ilk Su mu?
Yoksa bütün varlığı taşıyan, ilmin kaynağı olan Su mu?
Ve şimdi sorunun hakikatine gelelim:
Hangi Su’yu bulan bir daha susamaz?
Susuzluğu gideren su değil, hikmeti açan Su’dur; seni arındıran, seni hakikatine döndüren, seni aslına taşıyan Su… Bu Su’yu bulan, artık susuzluk bilmez. Çünkü o, suyun değil, Su’nun kaynağına ulaşmıştır.
Yusuf Avcu
Yorumlar
Yorum Gönder