Mukaddes Çile
Bir
tarafta dini ve milli değerlerine yabancılaşmış sefil varlıklar; diğer tarafta
ruh ve düşünce ufkuna uzak kalmış, heyecanlı ve öfkeli delikanlılar. Millet
yıllarca bu zıt akımlarla pençeleşti, hırpalandı, ümitsizliğe düştü. Birileri
hep ötekileşti. Hani yetmiş iki millet kardeşti!
İsa
(a.s.) misali çarmıha gerildi kardeşlik. Devir değişti, pirim yapıyor
kalleşlik. Güya kardeştik!
Milleti
esir almış zararlı akımlar. Bunları yok edecek kim var? Kim var kul hakkını,
Hakk’ın hatırını her şeyin üstünde tutan? İçi dışı bir olan. Sanatımızda sanatkarı
gösteren, kültürümüzle dopdolu, beklentisiz, milleti için var olan. Bütün
değerlerimize saygılı, örf ve adetlerimize pîr olan.
Milliyetçi
olmak değil, milletin yükselmesi için pay almak gaye. Boş lafları bırak,
mukaddes bir çilen var senin. Yüzsüz virüsleri bertaraf edeceksin.
Neyin
var senin! Zarar veriyor düşünceleri, her iki zümrenin.
O
halde kendine gel, vicdanını dinle!
Hayır
olanı alkışla, şer olanın önünü kes, ya da setreyle.
Unutma! Bu
mukaddes bir çile!
Yusuf Avcu, Dertlere Derman
Arı’yı Duman, İnsanı İman Yola Getirir
Bak
nefsim! Madem kalbimi dinlemedin, bari atalarının sözünü, kelimelerin özünü
dinle!
Çiftçi
üç şeyden zengin olur: Arıdan, karıdan, darıdan. Bunu yaz bir kenara! Çiftçiye
hikmet sana ibret olsun.
Bir
ala geyik muhabbetiyle sana “dağa bak bağ olsun, arıya bak bal olsun” derler.
Sofrada yeterki yağ, bal olsun deyip yağlayıp ballandırırlar. Çünkü onlar bal
dedin mi bel bel bakarlar. Balı ye arısını sorma deyip hemen bala banarlar. Sen
ne kadar arıdır sokar desen de, ‘bal veren arının iğnesi zehirsizdir, balı
olandan pekmez mi esirgeyeceğiz’ derler. Arı için darıyı sattırmakla kalmaz,
bal arıdan kavga karıdan çıkar der gönül bile yıktırırlar. Ve nihayetinde bir
Acem balının tadına bile baktırırlar. Öyle ya; deliye bal tattırmışlar, çarşıda
katran bırakmamış.
Bal
ile kaymak isteyenin, akçesine kıyması gerek. Arıya iyi bakıp, karıya elmas
takacağını zannedersin. Ağzında bal olan arının kuyruğunda iğnesi vardır,
sadece dişi olanları sokar bilmez misin? Balın sahibi arıdır, balın etrafında
dolaşır niye görmezsin? Artık, “arının dikenini gördüm, balından el çektim
desen” ne fayda! Arının tek istediği
kovan değil midir?
Hem
bir Acem dilberi türkü yakmış; ‘arı aldım balın yiyin, kocaya vardım malın
yiyin diye’ hiç duymadın mı? Karı sırrı, arı sırrı derler. Arını satmış, namusu
tellala vermiş haberin yok mu? Arının balını çalan ayıdır, ayıdır ama hırsızın
başında arılar oynar bilmez misin?
Bir
dirhem bal için, bir çeki keçiboynuzu çiğnemek sana yakışıyor mu? Ballı pide
yeniçeriyi bile yumuşatmış. Arıya kovan mı emanet edeceksin?
Şimdi
ahu efgan edip duruyorsun; bal istedik belaya düştük diye. Değer miydi? Hadi
söyle!
Bal
da senin, belası da. Belasını çekmeyen balı nasıl yesin! Bir de balı dibinden
alıp, yağı yüzünden alıyorsun. Yüzü kızarmayanlar öyle bir yağ çeker ki,
kendini padişah oldum sanırsın! Ne nasihat dinler, ne söz dinlersin. Arı bana
neyledi, balı neylesin dersin. Bak kardeşim! Gün dönümünden sonra, yaz
ortasında veya zemheride oğul veren arı işe yaramaz. Hem kimi balı yer, kimini
ise arı sokar. Arı gibi vızıldatırlar adamı… Bal yapmaz arı gibi her sözünden
dönersin sonra. Dönüşüp gidersin başka ufuklara…
Türkmen’e
bile ‘arı alır mısın’ demişler. ‘Paramla vızıltıyı nideyim’ demiş. Yaban arısı
kılavuzsuz olmaz bilmez misin?
Sonra
haline balcı ağlar, pekmezci ağlar, katırcının gözü çıksın! Beddua etti
diyeceksin, ama beddua etmedim atalar öyle söylemiş. Yalan söyleyenin dilini
eşek arısı soksun!
Bak
nefsim! Ne olursan ol gel yine nasihatleri dinle! Çünkü arı söğüdü, akıllı
öğüdü sever. Bal olan terde sinek de olur. Arıyla kalkan bal başına, sinekle
kalkan leş başına varır. Sana musallat olan arıyı duman, insanı ise iman yola
getirir.
Yoksa
herkes; ‘Önce baldın pekmez oldun, şimdi beş para etmez oldun’ der, geçer gider
yoluna. Nasihat bedava. Bedava sirke baldan tatlıdır bilirsin.
Diyeceksin
ki, niye iki de bir “arı” ve “bal” deyip duruyorsun?
Nasıl
demeyeyim ki! Arı var bal yapar, arı var can yakar. Her arı bal yapsa, balın
okkası parasız olurdu. Sen arıları karıştırıyorsun. Arı var; arı gibi
vızıldıyor, ama eşek arısı gibi bal yapmıyor. Arı var; dünyanın dört köşesinde
bin bir renkli çiçek dolaşıyor, senin için ağzından hakiki bal damlatıyor.
Nasıl
demeyeyim ki! Eşek arısının kovanına elini sokuyorsun, bal arısı diyerek.
Ölmeyi kabul edecek kadar zevk mi alacak beni sokmakla diyorsun. Oysa dilini
sokan bal arısı değil eşek arısı, ama bilmiyorsun. Yetmiyor bal arısına
kovandan çıkmış diye kızıyorsun. Muhabbet şerbeti yerine zehir akıtıyorsun
kovanına. Sonra bir de çıkıp bu bal sahte diyorsun. Hakikate ermekse niyetin,
parmağına bal dök yala. Çirkin ile bal yiyeceğine, güzel ile taş taşısaydın. Kovandan
çıkmayan, çıkamayan arı bal mı yapar sanırsın!
Arı
olana bir söz, olmayana bin söz…
Yusuf Avcu, Dertlere Derman
Yorumlar
Yorum Gönder