Gencek’te eski evlerin yenilenmesinde bulunan çok nadir bir eserdir. Eski evin enkazında, aslanın üzerinde ayakta duran bir Hitit tanrısı kabartması bulunmuş ve korumak amacıyla bulunduğu evin duvarına yerleştirilmiştir. (Krallarına Tanrının gölgesi gibi gördükleri için kaynaklarda tanrı şeklinde geçer.
Başında kale görünümlü bir taç yer almaktadır. Tacın üstünde hilal şeklinde ay bulunmaktadır. Sol elinde ise güneşi tutmaktadır. Aslanın başının hemen üstüne gelen kısımda sonsuzluk güneşi görülmektedir.
Aslanın üzerinde ayakta duran tanrının asası ayağının altına doğru uzanmaktadır. Bölgeye hakim olan ve birçok mevkiide izlerine rastlanan ve 22 Türk budununa han olan Başoğuzlu İmparatoru VI. Büyük Bedri de aynı şekilde tasvirlerle anlatılmaktadır. Kaynaklarda genç yaştaki Dionysos (VI.Büyük Bedri, Mitridate Eupator) aslanın binicisidir. Lokman Hekim ünvanıyla hekimliği tanrısallaştırıldığını dikkate aldığımızda ve at binicisinin VI.Büyük Bedri yani Roma’daki adıyla Dionysos veya Mitridate Eupator olma olasılığı yüksektir.
Kaynaklarda aslan üzerinde ayakta durur vaziyette gösterilen Hitit Tanrısı Kadeş’tir. Mısır’a dışrıdan geldiği bildirilmektedir. MÖ.1300’lü yıllardan itibaren Mısır’da kabul gören bu tanrıça başında güneş ve hilalden oluşan, yani güneş ve ayın tanrısı olduğunu ifade eden bir taç yer almaktadır. [1].
Yine Gencek’te bulunan diğer bir evin duvarına koyulan kaya kabartmaları da yine Hitit dönemine aittirler. Birisinde aslan, diğerinde ise koç başı kabartması yer almaktadır.
Bölgede Hitit döneminden kalma Muyar, Sarınçöğü, Karatoyuk, Yarıkmuyar gibi canlı su kaynaklarının bulunması, Hitit dönemine ait kalıntıların bulunmuş olması, Gökbel Dağı ve Ak Dağ’da Hititlerin Toprak Ana Bereket Tanrısının kaya kabartmalarının bulunması eserlerin Hitit kalıntısı olabileceğini gösterse de, aynı inanış ve anlayışı temsil ve devam ettiren VI.Büyük Bedri dönemine ait olması daha büyük bir olasılıktır.
Hitit devrine ait açık hava mabedi olan Yazılıkaya’daki kabartmada tanrı Hepat, aynı duruş biçimi ile görülmektedir. Aslında bu anlayış Osmanlı’daki padişahların kendilerini yaradanın yeryüzündeki halifesi ve gölgesi olarak görmesi gibidir. Eski dönemlerde gelen peygamberlerin insan üstü mucizelerle yani yaratıcının verdiği bazı özel güçlerle donatılmış olmaları, onları ve onlardan sonra gelen idareci kişileri halkın gözünde tanrı gibi göstermiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder