Pan-İr / Ara Çal Kalesi ve Peynirli İni

 

Pan-İr Ara Çal Kalesi, Gencek yerleşiminin hemen bitişiğinde, Asar, Gökbel, Sorkun ve Gavur Kalesi mevkilerinin arasında kalan doğal oluşumlu, Roma dönemi öncesinden kalan bir doğal kaledir.

Peynirli İni’nin de içinde olduğu kayalık bölgeye Ara Çal adı verilmektedir. Ara Çal’ın üst kısmında ise doğal kayalarla oluşturulmuş   sur yıkıntılarıyla çevrili kale kalıntısı yer almaktadır. Üzerinde Peynirli İni ve bu ine benzer 15 kadar derin in ve dehliz ile kapatılmış gözetleme balkonları bulunmaktadır. Kalenin ön, arka ve yan taraflarında kayalara oyulmuş derin geçitler bulunur. Geçitlerden bazıları Sorkun mevkiine, bazıları Asar tarafına çıkar. Geçitlerin derinliği 5 metre genişliği ise 1,5 metre kadardır. Doğal kalenin yan yüzeylerinde kayaya oyulmuş merdiven şeklinde çıkış yolu bulunmaktadır. Bütün geçitler,, muhtemel bir saldırıdan dolayı, aynı büyüklükte kesilmiş kaya bloklarla kapatılmıştır.

 

Kalenin zirvesinde ise, geçit yollarının buluştuğu etrafı kayalıklarla kaplı, yerleşim alanı olduğu tahmin edilen düz platolar bulunur. Kalenin dış cephesinde, surların uçuruma bakan noktalarında;  yılan başı, kartal, asker, at, kurt, koç, ay, güneş gibi büyük kaya kabartmaları ile kerkenes kuşu, balık, kaplumbağa, haç, hilal gibi küçük kaya yazıtları bulunmaktadır. Kale çevresinde bulunan bazı kaya mezarları talan edilmiştir. Bazı hilal ve haç işaretleri define kazılarının kurbanı olmuştur.






 

Gencek’teki Peynirli İni; Asar Mağarası, Gedik, Sorkun, Gavur Galesi ve Muhdamat mevkilerine çıktığı rivayet edilen, derin ve dar tünel benzeri geçitler ve yer yer kazılarak oluşturulmuş su kuyularından oluşmaktadır. Peynirli İn’inden girince ayrılan yol ayrımlarından birisi kalenin tepesine kadar ulaşmaktadır.

Kayalar işlenerek kafasını öne eğmiş dev bir kurt veya ayıya benzetilmiş olan kalenin orta kısmı çok nadir bir yapıya sahiptir. Kayalığın dış cephesi el ile sıvanmış gibi yumuşak bir dokuya sahiptir. Bu cephede dev boyutta zırhlı asker, at ve kurt kabartması bulunmaktadır. Kafasında bir haç işareti olan askerin hemen önünde ise elinde beşik taşıyan bir kadın kabartması görülmektedir. Atın gözü derin üçgen şekilde yapılmıştır. Kerkenez kuşlarıyla birlikte tam bir manazara resmi kayaya işlenmiş gibidir. Yağmurlu havalarda daha belirgin görülen bu eserin hemen ön cephesinde ise çok belirgin şekilde kurt kafaları yer almaktadır. Kaya yazıtlarının ise temizlenerek okunması gerekmektedir. Yüksek iki kayalık arasına yapılmış bir girişin üzerine yerleştirilmiş dev yılan başı ise, çok uzaklardan bile görünmektedir. Doğal kayalara yapılmış Pan-İr kalesinin neredeyse tüm dış cephesi kaya kabartmaları ve kartal, kurt, koç gibi şekillerle doludur.

Peynir, isim olarak Pan-İr kökeninden gelir. Zamanla peynir manasına gelen “Penir” şeklinde söylenmiş ve günümüzde Peynirli şeklinde kullanılır olmuştur. Bir yer adı olarak kökeni Başoğuzlu İmparatorluğu’na bağlı bir alt krallık olan Pontus Krallığı (Pantus, Pan-ti-Us)’ndan gelmektedir. Zaten “peynir” kelimesinin eski söylenişi de “panir” şeklindedir. 





 

Pan; Opa analı, Apa Ana’lı oğullar, çoban soylu, anası güneş, en büyük manalarına gelmektedir. Mitridate, Pan-Tus Oğuz kralı olarak geçer. Atinalılara kurtarıcı olduğu için onun Dağ Tanrısı olduğuna inanmışlar, ölüm haberi duyulunca büyük feryat figan edip yas tutmuşlardır. Aslında Pan, kelimesi “Hekimlerin Başı” demektir. Pan soylu Panti / Pantus/ Pontus kralı VI. Büyük Bedri Lokman Hekim olarak bilinir ki, bu mana tam örtüşür. Yunan mitolojisinde Pan (Paian) hekimlerin tanrısı olarak geçer. Pantus ya da Pontus, Kaşgari Oğuz kökenli Bozulus ya da Kızılbaşlar için kullanılır.

 Muhtemelen M.Ö.12000’li yıllarda yerleşim amaçlı kullanılan bir mağara yoludur. Çünkü bölge Sümer Devleti’ni kuran Kençekler’in de atası olan Kaslar’ın ve Ön-Türk dediğimiz Aslar’ın yaşam alanıdır. Bati Anadolu’dan başlayan benzer özelliklerdeki doğal yapı, Karain Mağarası’na kadar uzanmaktadır. Peynirli İni içinde, kayalara oyulmuş derin ve tehlikeli su kuyuları bulunmaktadır. Rivayetlerde Eğirdir taraflarından gelen yer altı geçiş yollarının bölgeden geçerek Karain Mağarası tarafına doğru açıldığı anlatılmaktadır.

Eski zamanlarda bu ine girenler, farklı kollara ayrıldığını ve bu kolların her birinin farklı mevkilerden çıktığını rivayet etmişlerdir. Asar mevkisindeki kaya mağarası ile bağlantılı olduğu da söylenmektedir.

M.Ö.50 ile M.S.150 yılları arasında, Homanadlar’ın Roma’ya karşı direnişlerinde ve Başoğuzlular’ın son döneminde yer altı sığınağı ve yeraltı geçidi olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.


Bölge Selçuklular’ın eline geçtikten sonra ise, buraya yerleşen Gencek Yörükleri tarafından peynir muhafaza etmek için kullanılan bir mağara olarak kullanılmıştır. Muhtemelen bundan dolayı, eski ismini andıran Peynirli ismiyle anılır olmuştur. Ayrıntılı resimler bu eserin son bölümünde yer almaktadır. Bölge ve eserler henüz koruma altına alınmamış olduğundan, resimlerini saklı tutmak en akıllıca yol olacaktır.

Bölgenin sit alanı ilanı yapılması talep edilmiş olup, ayrıca dijital gözetleme ve güvenlik talep edilmiştir.

Yusuf Avcu, Kutlu Birlik Kanı Gencek, Türk Sır Budunu Kençek

 

Yorumlar