Her varlık bir sır taşır. Her meyve, her çekirdek, her desen; Yaradan’ın ilminden izler taşır. Kavun, kabak, salatalık… Aynı ailedendir. Hepsi tohumlarını kalplerinde taşır. Merkezlerinde bir araya getirmişlerdir hayatın özünü. Sanki derler ki: “Hayat içte başlar, özde saklıdır. Tohum birliğin anahtarıdır. Vahdet, merkezde gizlidir.”
Onların arasında biri vardır ki farklı durur. Sessizdir. Alçak gönüllü görünür. Karpuzdur adı. O da bir kabakgildir, ama onun tohumu merkeze değil, dağlara, kıyılara, köşelere dağılmıştır. Gören der ki: “Bu karpuz, sırrı anlayamamış. Tohumu bile nereye koyacağını bilememiş.”
Ama işin hakikati öyle değildir.
Karpuzun içi açıldığında, tam merkezinde hiçbir tohum bulunmaz. Orası boştur. Tertemiz, pürüzsüz, saf… Ve bu boşluk aslında yokluk değildir. O, birlik mührüdür.
Çünkü karpuz demektedir ki:
“Merkezde ben yokum. Çünkü Tevhid, merkezde hiçleşmekle başlar.”
“Toplanmak değil, erimektir esas olan.”
“Tohumlarımı dağıttım; çünkü benlik merkezde durursa, hakikat oraya inemez.”
Kavun, merkezde tohumu toplar; birliğini korur.
Karpuz, merkezde benliğini siler; hiçliğini gösterir.
Kavun birliğe ulaşmak ister, karpuz birlikte yok olmak ister.
İkisinin de sırrı bir başka güzel. Ama karpuz, birlik mührünü merkeze hiçlik mühürüyle vurmuştur.
İşte Birlik Mührü, bu hiçliktir.
Kendinden geçmek, özde yok olmak.
Benliği dağıtmak, merkezin sahibine boş bir alan bırakmak.
Çünkü Tevhid yalnızca “bir olmak” değil; “bir olandan başka olmamak”tır.
Karpuz bize bunu gösterir.
Fıtrat diliyle, hiçbir şey söylemeden haykırır:
“Benliğini merkeze koyma. Merkez yalnız O’na aittir.”
Ve hakikati gerçekten arayanlar, bazen en derin dersleri meyvenin suskunluğundan öğrenirler.
Tohumların nerede olduğuna değil, nerede olmadıklarına bakarlar.
Ve bilirler ki:
Sırrı taşıyan, sır gibi saklanan merkezdedir.
Yusuf Avcu
Yorumlar
Yorum Gönder