Gencek Şarapana Asma Bahçeleri

 


Gencek efsanelerinde Gencek Dağı eteklerindeki  Şarapana adı verilen tarihi bir mevki bulunmaktadır. Şarapana, Çatalgaklık ve Harmankaya bölgesinde büyük asma bahçeleri olduğu, bu bölgede üzüm, sirke, şire ve şarap üretilerek kervanlara satıldığı anlatılır.

Şarapana, pekmezlik üzümlerin suyla yıkandıktan sonra çuvallara doldurulup ayakla ezildiği, çığnanarak suyunun çıkartıldığı, üzümün posasıyla suyunun ayrıştırıldığı, genellikle ağaçtan oyulmuş büyük tekneye verilen isimdir.

Roma döneminde şarap üretildiği için halk arasında “Şaraphana” yani şarap üretilen mekan manasına geldiği sanılan “Şarapana” kelimesi, aslında Kençekçe bir kelimedir. Kelimenin birleşenlerine baktığımız “Şara” kelimesi “üzüm, üzüm şırası, üzüm suyu, şıra” anlamına gelmektedir. Ucuna bez bağlanmış uzun değnek veya ağaç oluk manasına gelen “Pana” kelimesinin ise, aslı ağaçtan oyularak yapılan tekne manasına gelen “kopana” kelimesidir. Sonraki dönemlerde “pana” olarak kullanılmıştır. Zaten “şaratan” kelimesi de “oluk, şıra oluğu” manasına gelmektedir. Yani kelimenin asıl manası “şarap mekanı” değil, “şıra oluğu, üzüm ezilen tekne” şeklindedir.


Pek-Mez kelimesi Pek-Maz yani Koyu-Maz kelimesini bize verir ki; Maz inanışlı Oğuz-Işık kültüründe bize ruh veren, canlılık veren, demir gibi kuvvet veren Pek-Müz’dür.

 Yakın dönemlerde “Şırahane” şeklinde söylenmiştir. Yani “üzüm ezme yeri” anlamında kullanılmıştır. Pekmezin büyük leğenlerde kaynatıldğı alan ise “Şırahmana” denir. Eskiden “şaramana” şeklinde söylenirmiş.

Şarapana kelimesi atasözlerinde, bazı şiir ve türkülerde de geçer. Mesela “Ağzı şarapana, götü curun (musluk, kurna)”  şeklinde bir atasözü vardır.

“Sen olursan üzüm salkımı,

Şarapana olma bana mayıl,

Eğer alırsan benim aklımı,

Ben buna da olurum kayıl” şeklinde anonim şiirde de geçmektedir.

Şarapana ismi Gencek Yörükleri’nin yerleştiği birçok yerleşimde hala kullanılmaktadır. Günümüzde bile Gencek’teki birçok evin zemin katında veya evlerin hemen yan taraflarında eski zamanlarda çoğunlukla ardıç ağaçlarından yapılmış üzüm ezme olukları, yani şarapanalar bulunmaktadır. Eskiden, üzüm bağlarının çokluğundan dolayı boz ayılar ve tilkiler çok olurmuş. Hatta “üzüm yiyen ayı, pekmez sıçana kadar govalanmaz” şeklindeki bir atasözünde de yabani hayvanların üzüm bağlarını sürekli talan ettikleri anlatılmaktadır.

Roma döneminde ise Roma’ya karşı direnen Türk topluluklarının en güvenli savunma hattı bu bölgeydi. Köyü yakmak isteyen Romalılar orayı köyün başlangıcı zannederek ateşe vererek yaktıkları, ancak köyün hilal şeklinde olması nedeniyle fazla zarar veremedikleri anlatılmaktadır.

Hz. İsa, “Beni ekmek ve şarapla anın, ekmek benim sizler için feda ettiğim bedenimdir, şarap da akan kanımdır” dediği için Hristiyanlıkta şarap kutsaldır ve bu yüzden kiliseler şarap yapımında önemli bir yere sahiptir. Ancak Hz. İsa’nın bahsettiği şarap üzüm suyudur, şaradır. Yani şıradır. Günümüzdeki Hristiyanlar gibi üzüm şırasını yıllarca kapalı bekleterek mayalanıp asitlenmesiyle oluşan şarap değildir. Daha doğrusu taze üzüm suyudur.


Tahminen 150- 200 yıl önceye kadar bölgede asma ağaçlarının olduğu anlatılmaktadır. Gencek Dağı eteklerinde çıkan bir yangın neticesinde büyük bir kısmının yandığı söylenmektedir. Kalıntıları hala mevcuttur. Şarapana’nın olduğu yerde küpler içerisinde küflenmiş beyaz mayaya dönüşmüş peynir kalıntıları bulunmuştur. Definecilerin talanına uğrayan bölgede, muhtemelen şarapların muhafaza edildiği höyükler bulunmaktaydı.

  

 

Gencek, Türk oldukları tesbit edilmiş olan Hititler ve Luviler sonrası oluşan krallıklardan birisi Pisidia Krallığı’nın ve ona bağlı Adada Beyliği’nin sınırları içinde yer almaktadır.

Pisidia’nın Selge şehrinde yetiştirilen styrax ağacı ve süsenin dışında derin vadilerden içeriye sokulan ılıman Akdeniz İklimi sayesinde zeytin ağaçları bu bölgede de yaşam alanı bulmuştur. Zeytine ilaveten üzüm bağları da (Strabon, 12.7.3) Selge’nin ekonomisine katkı sağlamaktaydı.

Pisidia’nın, üzümleriyle ve şarabıyla ünlü bir diğer kenti de (Seydişehir yakınlarındaki) Amblada’dır. Strabon’un zamanında Amblada tıbbi amaçlarla kullanılan ve bununla ünlenmiş bir şarap üretmekteydi ( Strabon, 12.7.2). Selge ve Amblada’da yetiştirilen üzümler ve bundan elde edilen şaraplar Pisidia’nın bu ürün için ne denli uygun olduğunu göstermektedir. Hatta Pisidia’ya yakın bir yerde bulunan Catacecaumene’de üretilen şaraplar tıbbi amaçların yanında zevk için de tüketilmekteydi (Strabon, 14.1.5).

Rivayetlerde Rize bölgesindeki BaEva Bayırı’ndan Babil bölgesine gelin giden bir Mala-Kam-Boz, Şaman kızından Kam-Bacı’dan bahsedilir. O bacı Meleğ (Melek) gibi bir kızdır. Bu gelinin Toroslar’a adını veren 1.Karus’un karısı İştar (Sitare) Semiramis de olabileceği anlatılır. 1.Karus, karısı memleketini özlemesin diye aynısını buraya yaptırmıştır. O bölgede şarış şarıl akan suların üzerinden sarkan kara üzüm asmaları, tıpkı Babil’in asma bahçeleri gibidir. Hemen ön ve yan taraflarında yangınlarda çok zarar görmüş olsa da eski Şarapana asma bahçeleri bulunur. Eskilerin ifadesi ile şırıl şırıl akan Goca Muyar bulunur. Bu gelin VI.Büyük Bedri’nin karısı Emine de olabilir.

Pisidia’daki üzüm yetiştiriciliği ve şarapçılığın sadece Selge ve Amblada ile sınırlı değildir. Gencek’te bulunan Şarapana Asma Bahçeleri’de üzüm, şarap ve şiresitle meşhur en gözde bir yerlerden birisiydi. Zira en eski ticaret yollarından birisinin üzürinde bulunuyordu. Ancak bunlar şarap üretiminde değil sofralık tüketimde ve pekmez üretiminde kullanılıyordu. Çünkü bölgede, hiç bir zaman Türkler’in haricinde bir kavim yaşamamıştır.

Gencek ve çevresi üzüm bağları ile  meşhur bir bölgedir. Bölgedeki asmaların ve üzüm bağlarının zaman içerisinde bu bölgeden yayıldığı anlaşılmaktadır.

Yusuf Avcu, Gencek Kençek

www.yusufavcu.com

Yorumlar