Türk Sır Budunu Kençekler 3

 



Kaşgarlı Mahmud Divan-ı Lügati’t Türk adlı eserinde Kençeklerin bir Türk boyu olduğunu, Türklerden bir bölük olduğunu ve Kençek Senir’in Taraz - Talas yakınlarında bir şehir adı olduğunu bildirmektedir. Aynı yerde Kençek Sengir (Kençek Dağı) da bulunmaktadır.

Tarih kitaplarında Gencek veya Kençek ismine ait en eski bilgi İlhanlı Devleti kaynaklarında bulunmaktadır. İlhanlı Devleti’nin Anadolu Emir’i Esen Kutlug’un soy kütüğünde, ataları arasında “Gencik / Kencik” geçmektedir. Esen Kutlug’un soyunun, Türklerin ve Moğolların ortak atası Yafes  olduğu tahmin edilen Altun Han’a dayandığı belirtilmekte ve Esen Kutlug’un soy kütüğünde, “Altan Han (Altun Han) oğlu Tosbuga oğlu Gencik / Kencik  şeklinde geçmektedir. Dil itibari ile kökeni Sakalar’a ve hatta ön Türk kolu Kas’lara kadar dayanan Kençekler’in, Türk budunları arasında oluşturulan bir birlik neticesinde birlik kağanı Kencek’in (Kençek) ismiyle ortaya çıktıkları görülmektedir. Yenisey Irmağı’na dökülen Kemçik Çayı kıyılarında bir kaya yazıtı üzerine yazılmış Gök Türk yazılı bir kitabede Kara Sengir(Senir) adı geçmektedir. Kaşgarlı, aynı adla Barsgan’da bir yer adı bulunduğunu bildirmiştir. [[1]]

Esatlı Yazıtları I- II incelendiğinde ise, Altun Han oğlu Tosbuga oğlu Kençek’in, hasta düşen eşi için kayaya kazıdığı ve şifa dilediği bir yazıt bulunmaktadır. Yazıt şu şekildedir:

“U, cėk ök al kis!  Up İktü’g kü!

İş, at es Kençek’iŋ.

Ėşiŋ entik ol, igig iş ey Ėş, esig sı aç Ėş!

İş ayık koçıg ey Ay, kėŋ ay, andan al es, ėt ėşim!

Aşım alın! Esim, bėm al Ėgey!

Güç yetir, şeytandır al karısı! (O ne şeytandır.)

Güç yetirip İktü’yü koru!

Al, at andacı Kençek’in.”

 



 “Yoldaşın (ne yapacağını) şaşırmıştır, hastalığı çekip al ey Dost!

Kötülüğü bozguna uğrat ay Dost! Al adak koçu ey Ay!

Genlik buyur, ordan çâre uzat, düzelt eşimi!

Kurbanımı kabul et! Andacım(dır), kısrağımı al ey Rab!” [[2]]

Ön Türk kolu olan Kaslar; Guz (oğuz), Karagas, Gagavuz, Gumuk (kumuk) ve Gur (uygur) Türk boylarını birleştirip önce Sümer Kas Devleti’ni, daha sonra ise 3’cü Babil Devleti’ni kurdular. Kaslar’la aynı dili konuşan Kençekler’in köken itibari ile bu beş ana Türk budunun birleşmesiyle oluşan karma bir topluluk olduğu anlaşılmaktadır. Kaslar ise Hazar Denizi’nin eski adı Kaspi ismini veren Kaspiler’in ata kavmidirler. Sarmat, İskit / Saka, Massaget kavimleri Hun isminde birleşip Kafkaslar’da birçok yeri yurt edindiler. [[3]] Aynı topluluk, Babil’in yıkılmasıyla Saka / İskit Devleti’ni kurmuş ve Gandsaq (Saq Hanı, Saq Atası) ismiyle ortaya çıkmış ve aynı isimle önce Gandzak şehrini daha sona ise Gence (Ganca, Gancak, Kençek, Gencek) şehrini isimlerini vererek kurmuşlardır. O dönemde Türklerin hükümdarı ise efsanevi Türk hakanı Afrasyap yani Alp Er Tunga’dır. İnşa ettirdiği Gandzak şehrine beş ana Türk ulusunun kardeşçe birleşmesiyle oluşan Kençekler yerleşmiştir. Ordu kent olduğu için Türk hakanın ve beylerinin aileleri ve ataları da muhtemelen orda yaşıyordu. Kaynaklarda Alp Er Tunga’nın daha sonra Merv, Taraz, Talas ve Kaşgar şehirlerini kurmuştur. Buralar ise kadim Türk uluslarından Gencekler’in/ Kençekler’in yaşadıkları ve hakim oldukları şehirlerdir. Ayrıca Sakalar’ın beş kolundan birisi olan Ay Sakaları’nın yaşadığı yerlerdir. Demek ki , efsanevi hükümdar Alp Er Tunga’nın şehzadelerinin, atalarının ve büyük Türk beylerin  oluşturduğu topluluk Kençekler’di. Zaten Alp Er Tunga Destanı’nda, büyük hakan Alp Er Tunga’nın; Merv şehrinin inşasından sonra  buraya gelip yerleşen Saka obasının beyi Baka Koca’nın kızı Aybirgen’e olan aşkını ve ondan olan biricik oğlu altın elbiseli, altın çocuk ile kızı Kaz’ı anlatmaktadır.[[4]] Kazakistan’daki Eşme kurganında bulunan “altın elbiseli adam” ve yazıtlar bunu ispatlamıştır.

Karahanlılar’ın Ahmed Yesevi menkıbelerinde, Buğra Han neslinden hanlar olarak, Sır Derya Havzasında Kanglı ve Kayı Hanları zikredilmektedir.[[5]]

Orhun Yazıtları’nda (i, kuzey. 7, ii, doğu. 31), Kül Tigin 714 yılında Oğuzlara karşı beşinci defa yaptığı seferi başarı ile kazanınca, hitabeye şöyle yazdırmıştır. Kaşgarlı Mahmud'un kızı olduğunu belirttikten sonra; "Çünkü Kaz'ın (Kas) babası olan “Tonğa Alp Er" Afrasyap demektir; “Merv" şehrini yapan zattır" sözleriyle Efrasiyab ve Alp Er Tunga'nın aynı kişiler olduğunu bildirir.[[6]]

Görüldüğü gibi Kençekler, Türk boylarının birçoğunun soy kökünde ana unsur olarak durmaktadır. Çünkü Kençekler; Türk birliğinin özüdür. Ayrıca birçok yer, şahıs ve urug adı Kençek kelimesi ile ilgilidir. Seyidov Gence şehrinin adını Saka Türklerine dayandırmakta ve eski adının Gancak olduğunu söylemiştir.[[7]] Ermeni Gence’ye “Gandzaq” demektedirler. Cevizoğlu ise Kanzak adlı bir Hun- Türk (Saka) kabilesinin Van gölünün güney civarına, ve Ağrı dağı yakınlarına gelip yerleştiklerini tesbit etmiştir. Azerbaycan’da da bu isimle Türk boylarının olduğunu söyler.[[8]] Kençek- Adze, Düşed sancağı, Tiflis’te bir yerleşim yerinin adıdır.(Doğru 1985:27) Azerbaycan coğrafyasında Gence Hanlığı’nı kurmuş olan Kençekler’in, aynı bölgede kurmuş olduğu Azerbaycan Cumhuriyeti tam bağımsız bir Türk devleti olarak varlığını sürdürmektedir.

 Kencek Senir, Orhun Abideleri’nde ise “Kengü Tarman olarak geçmektedir. Kengü Tarman, Talas ile Sır Derya  arasında, Soğd bölgesinin doğusunda olup Şaş memleketinin başşehridir. Kengeresler; Konga, Kangar ve Peçeneklerin kuvvetli bir ata kavmidir. Kengü Tarman’da otururlar [[9]] Çinlilerin Kengü Tarman’ı kısaltarak K’ang –chü dedikleri görülmektedir.

Kuman –Kıpçak boy birliğinin Orta Asyalı ve doğu kolu Kanglı olarak bilinir. Pek çok bilgin bunu Kengeres / Kangar’a, Çin kaynaklarındaki K’ang-chü ülkesine bağlarlar. Bu birliğin sınırları üç büyük topluluk oluşturarak batıda Tuna serhaddinden Batı Sibirya’ya(İrtiş’e) ve Müslüman Orta Asya’ya kadar uzanıyordu. Batıdaki Kuman birliği, Orta Asya’daki Kıpçak –Kanglılar ve Batı Sibirya’daki Kıpçaklar’dan oluşuyordu. Kaşgarlıya göre Kıpçaklar’ın sınırları Taraz yakınındaki Kençek Sengir kasabası idi.[[10]]

R.Genç, Kencek Sengir şehrinde Kençeklerin oturduğunu belirtirken; Reşiduddin ise eserinde Kencek isimli yerden bahsetmektedir. Ancak gerek Hakanlı Türkçesi’nde gerekse sonraki dönemlerde kullanılan Arapça ve Osmanlıca gibi alfabelerde “”G” sesi olmadığı için tüm yazıtlarda ve yer isimlerinde “K” sesi ile geçmiştir. Gencek şeklinde okunup söylenmiştir.

Çin kaynaklarında Kao-çe / Kang-chü kavmini anarken türkü yaktıkları ifade edilmektedir. Kuzeyde Çin kaynaklarının Kao-cü / K’ang-chü diye adlandırdığı oymaklar birliği “Heftal”, aslında “heterojen” kavimleri ve oymakları birleştiren bir sülale adı idi. Heftallerin batı kanadında İranlı unsurların kesafeti yanında Kafkas unsurları da bulunuyordu. Eberhard’a göre T’o-pa oymaklarından 20’si Sien-pü, 3’ü Hiung-nu, 7’si Kaoçe(K’ang-chü) boyundandırlar. [[11]]

Oğuz boylarından bir grup, Farab ile Kenceh arasındaki Sır Derya bölgesinde karar kılmışlardı. Kencdeh (veya Kencide) bölgesi, Arıs’ın orta akımı boylarında bulunuyordu. Bölgenin ana şehri Subanikent’in günümüzdeki kalıntıları Cuvan-Tepe eski şehir harabeleriyle denkleşmektedir. Kencide’de yapılan arkeolojik araştırmalar, X.yüzyılda burada göçebe ve yarı yerleşik Türk Karluk Oğuz boylarının bulunduğu göstermektedir. Sır Derya bölgesinde Karluk Oğuz boylarına ait seramikler bulunmuştur. (Agacanov 2002:109)

Z.V.Togan, Doğu Türkistan’da “Kencek” kabilesi bulunduğunu belirtmekte “Kencekler bence (Cavhari - Farabi, Sihah ve Muhammed Al Khorazmi, Mafatih al Ulum de) Karluklarla beraber Eftalit (Ak Hun) kabilesi olarak zikredilen Kencine ile bir olduğunu söylemektedir. Ak Hun (Eftalit) Devletin’den sonra Kaşgar ve Pamir taraflarına yerleşmiş olabileceklerini söylemektedir. [[12]] Agacanov; İslam’ı ilk kabul eden Türkler arasında göçebe ve yarı yerleşik hayat süren, hayvanlarının ihtiyacı için verimli meraların bulunduğu Farab, Kencine ve Şaş arasında bir boyun olduğundan bahsetmiştir. (Agacanov 2002:120) Bayhaki, Buhara civarında Kencek (Kencine, Kenciyan) Türklerinin bulunduğunu kaydeder.

Milattan önceki yıllarda Kaşgar bölgesinde “Kanjaki” adlı bir diyalektin konuşulduğunu bildiren Richard N.Frye ise tezini kaynaklara dayandırmaz .[[13]]

Özbekistan’ın Semerkant şehri şimalinde Taraz Kençek adında bir yer bulunmaktadır. Burada 1269 ilkbaharında Çağatay ve Ögeday oğulları arasında yurt taksimatı yapılmıştı.[[14]] Agaeva ve Petseviç, Kencek şehrini Talas Nehri’nin aşağı havzasındaki Tekturmas ve Saruaşılık şehirlerinden biri olarak gösterir. Baypakov ise bu şehrin Sarıaşılık olduğunu söyler.

Er Töştök Destanı’nda kadın kahramanlardan birinin adı da Kencekey’dir (Aça 2002) Er Töştök Destanı’ndaki diğer önemli Kençek kahramanları ise Kenceke ve Kencebay’dır. Altınordu hanı Toktamış Han’ın babası Mangışlak Hakimi Tuli Hoca olup, annesi Künçek Hatun’dur. Babası Akordu Hanı tarafından öldürülünce 1375’te Timur Han’a sığındı. Kendisine Otrar ve Savran şehirleriyle hakimiyet alametlerinden bayrak, asker, at ve davul verildi. Altınordu Birliğini yeniden kurdu.

Kuman ve Kıpçaklar, Sarakan, Bus, Bonyak ve onun oğlu Sevinç ve Konçak ismindeki kahramanların destanlarını söylerlerdi. Ortak ile oğlu Kunçek / Konçak adlı iki hükümdarlarının destanlarını Ruslar da öğrenmişlerdi.

N.A.Baskakov Kençek kelimesinin kökenini Türk Altay dillerinde kullanılan ve “gençü küçük” anlamlarına gelen “kence” sözüne dayandırır. “Ak” takısı, Peçenek, Kazak, Kıpçak gibi bazı boy isimleri türetmek için kullanılır. Richard N. Frye ise milattan önceki yıllarda Kaşgar bölgesinde “Kanjaki” adlı bir diyalektin konuşulduğunu bildirmektedir.

Başkurtlar kendi rivayetlerinde, kendilerinin ve Bulgarların ilk atalarının Buhara taraflarında yaşadıklarını ve kavmi isimlerinin Kence olduğunu rivayet ederler. Bahsettikleri bölgede, Aral Gölü civarında Kence ve Kencek (Gencek) isminde kabileler yaşamış, Başkurtlar arasında da Kençek şeklinde aile isimleri görülmüştür. Başkurtlar, Orta Asya’da ve Aral Gölü mıntıkasında Kencek Seniri diye bir yer zikrederler. Hakaniye Türkçesinde; Kençek, “Türklerden bir bölük” ve senğir “dağ çıkıntısı” demektir.

“Kençek Señir, Tarāz yakınında bir kasabanın adıdır. Bu Kıpçak sınırındadır. Talas'ın kuzeyinde ve belki Çiğil kalesinin yakınında tahmin edilir. Bu iki sınır kasabası Talas vadisini kuzeye karşı koruyan iki kale olacaktır. Birinin karşısından Oğuzların çekildiğini, ikincisinin karşısında Kıpçakların bulunduğu öğreniyoruz. Demek ki bunlar; Karahanlılar döneminde, eskiden Oğuzlara, şimdi Kıpçaklara karşı iki savunma noktasıdır.

Kençekler, Khalaç ve Karluklarla birlikte Eftalit heyetine de dahil olmuşlardır. Kencekler, Kanglı ve Gurlarla akraba bir kavim olmuşlardır. Kencek ismindeki sülaleden Kincekev / Kencekov’lar bilinir. Kencekler, Karluklarla beraber Eftalit (Ak Hun) kabilesi olarak zikredilen Kencine ile bir olsa gerektir. Kırgızlar’da sol kolun urugları araasında Kençeciger adlı bir boy vardır.[[15]] Zaten Kaşgarlı da bugünkü Talas civarında Kençek Sengir’den söz etmektedir. Ve buradan hareketle Kençekliler, Kanglı ve Gurlarla da  akraba kavim olduklarını söyler. Halaç ve Karluklarla birlikte ise Eftalit Birliği’ne(Akhunlar) dahil olduklarını ifade eder.

Kaşgarlı Mahmud Talas’ı, Taraz diye tanınmış olan bir şehir. Talas ikidir; birine Uluğ Talas denir; ikincisi İslam sınırında bulunu, Kiçi Talas denir” [[16]] şeklinde tarif eder.

Araplar ise Karluklara akraba bir kavim sıfatıyla ismini Kencine yahut Khancine şeklinde yazdıkları bir kabileyi Göktürklerden önce Maveraünnehir’de hakim olan Türklerden saymışlardır. Bunların bakiyesi olan Kencine kabilesi 10.asırda Şarki Buhara’da şimdiki Feyzabad ve Babadağı mıntıkasında yaşamıştır. Taşkent sokak ve mahallelerinin ikisinin adı Kencek adını taşımaktadır. Taşkent’e bağlı Kancagalı nahiyesi de bulunmaktadır. [[17]]

İbrahim Kafesoğlu’na göre ise Kaşgar- Balasagun- Talas- Fergana arasında yaşayan Kençek toplulukları doğu Türk kolları olup Gök-Türklere ilişkili idi.[[18]] İbrahim Kafesoğlu da, Kaşgar, Balasagun, Talas ve Fergana arasında yaşayan Argu, Yabaku, Çomul, Oğrak, Edhgiş, Kençek gibi toplulukların hep “Doğu Göktürk” kolları olduğunu ve Göktürklerle bağlantılı olduklarını ifade etmektedir.

MS.704 -717de “Üç Karluk Boyu” Göktürk Hakan soyundan olup, Çin tarihçilerinin “A-şhi-na-Hien” adını verdiği hükümdarın idaresinde Kaşgar’a hakim bulunuyorlardı. Kaşgar’ı Türgişler’e, Tibetlilere karşı müdafaa ediyorlardı. Çinliler yerli hükümdarlar soyundan birisini tayin etmekle beraber MS.VIII. asır ortalarında Kaşgar artık bir Karluk ülkesi olmuştur. MS.1070 yıllarında Kaşgari ise Kaşgar’a “Ordu Kent” adını verir ve Alp Er Tunga veya Afrasiyap oğulları ve  Gök Türk Hakanları sülalesinden indikleri anlaşılan soyun beşiğidir bilir.

Türk Sir Budunu, Ab-ı Sir suyundan içenlerdir. Tüm Türk tarihi boyunca Sır Derya’nın gözlerinin bulunduğu yerde yaşayanlar, yani Ab-ı Sir suyundan içenler ise Kençekler’dir. Yani Kençekler, kitabelerde geçen Türk Sir Budunu’dur.

Sakalar döneminde Gencek, Alban, Şamak, Şarvan, Qarqar gibi birçok Türk kökenli kavimler de Azerbaycan’ı kendilerine yurt etmişlerdi. Kaşkarlı Mahmud Orta Asya’da Sakalarla aynı arazide yaşayan kavimlerden birinin Gencek olduğunu yazar.[[19]] Günümüzde de Qazak, Kırgız, Özbek, Türkmenler’de “Gence” ve “Gencek” adlı boylar, Gence ve Gencek adlı bölge isimleri yer almaktadır. Azerbaycan devletlerinden Atropatena’nın başkenti Qanzak, bazı kaynaklarda Genze ve Genzek olarak da geçmektedir.[[20]] Bu şehre, klasik yazarlar Gadeza, Gadezaka; Ermeniler ve Süryaniler Gendzek veya Kenzek, yani Farsça Kencek; Araplar (tahrif ederek) Kezna veya Cenzeli olarak zikretmişlerdir.

Sakalar devrinde Gandzak / Gancak olarak bilinen, yani Sakalar’ın atası, “Sag Atası” veya “Sag Kanı” olarak bilinen Gencekler / Kençekler, atayurtları Sır Derya’dan sonra İran, Azerbaycan ve Anadolu topraklarını anayurt olarak görmüşler ve tarihin farklı dönemlerinde bu bölgeler arasında tekrarlı göçler yaşamışlardır. Türk birliğinin dağılmaya başladığı zamanlarda ortaya çıkıp, birlik ve beraberlik ruhunu yeniden alevlendiren Gencekler / Kençekler; Oğuz, Kıpçak, Karluk, Kanglı ve Uygur karma bir yapıya sahiptirler ve bu beş ana Türk oymağına atalık edip beş kardeşi birleştirmeyi tekrar başararak Azerbaycan Devleti’nin temellerini attılar. Kençekler’e Gandzak / Gandsaq yani Sak Atası denilmekte ve yurtlarına Gancak / Gandzak denilmekteydi.

1015 yılında Selçuk Bey’in torunu Selçuklu Hükümdarı Çağrı Bey Azerbaycan’a akınlar yapmaya başladığında, ordusunda görev alan ve Ermeniler’i bozguna uğratan Karakeçililer’in büyük bir çoğunluğu Kençekler kökenlidirler. Kençekler’in; Tosbağa, Azizbeğli, Yaylalu, Gençlü, Karabakılı, Köseler, Avcılar, Karataşlu, Gök İshaklı ve Özbekli aşiretleri Kayı boyuna bağlı Karakeçililer’e tabi idiler. Kençekler’in Gence Oymağı’da dahil Kayı boyunun bir kısmı ise Azerbaycan bölgesine, özellikle Gence, Tiflis, Nahcivan ve Karabağ çevresine yerleştiler. O dönemde bölgeye yerleşen başlıca Kençek oymak ve aşiretleri şunlardır: Gencek, Gence, Gancak, Gancaklı (Sancaklı), Genze, Genceli, Kan Bağı, Kepez, Sevinç Hacı, Beyşehri, Sığnak, Yengi, Hocalı, Erikli, Tiflis, Çınarlı, Kan Ağa, Köseli, Saghan, Karabağlı, Sarıklı, Engiz, Ballıca, Borçalı, Sakasena, Qızılkaya, Qarakoyunlu, Deli Memmedli, Salahlı, Saraçlı, Bayramlı, Karamusalı, Düyerli, Daşlı, Kızılhacılı, Gerger, Kenger, Çatak, Çullu (Çol, Çor), Qaradağlı, Arabaçı, Ahmedli, Qara Memmedli, Qırıklı, Keles, Kelekli, Kanzak, Ağaçeri, Gacaran, Akkoyunlu, Keçili, Yiğirmidörtlü, Otuzikili, Dulkadir, Şahseven, Şamlu, Rumlu, Peçenek, Alpag, Karapapak, Tuzlu, Tosbağa, Azizbeğlü,  Yaylalu, Karamanlı, Hacıalili, Kaçar ve Kağın.

1075 yılında Büyük Selçuklu Devleti dörde bölününce, Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurdu. Aşite yani Aslan hanedanından gelen Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Türk Sır Budunu Gencekler’in / Kençekler’in Atabeg hanedan aşiretinden geliyordu.

Günümüzde, köken itibari ile 1400 kadar yerleşim yerinin Kençekler’e dayanmaktadır. Gencek adını taşyan iki köy bugün Sinop ve Konya ili sınırları içinde bulunmaktadır. 1420 yılı vakfiyelerinde Muş, Bulanık, Kanzik köyünün Şeyh Abdülmelik zaviye ve camisine vakfedildiği yazılıdır. 1517 tarihli Yavuz Sultan Selim dönemi vakfiyelerinde ise Kayı oymağına ait Bayburt Kencek köyünün tamamının Hz. Mevlana türbe ve dergahı için vakfedildiği yazılıdır.

Osmanlı arşivlerinde Manavgat Kazası – Alaiye Sancağı’na bağlı Yörükhan-ı Gencek (Güncek) adıyla Kençekler’den bahsedilmektedir. Sonraki bölümde ele alacağımız Kençekler’in oymak ve obaları Anadolu’nun her tarafında birçok şehir ve köy kurmuşlar, kalabalık Kençek obaları parçalara ayrılarak oralara yerleşmişlerdir.

Kökeni Sümerler ve Kaslar  dönemindeki Türk uluslarının birlikteliklerine dayanan Kençekler / Gencekler; III. Babil Devleti, Sakalar / İskitler, Büyük Hun Devleti, Göktürk Devleti, Kutluk Devleti, Türgiş Devleti, Kangar Devleti, Oğuz Yabgu Devleti, Uygur Devleti, Karluk Devleti, Hazarlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti gibi bütün büyük Türk devletlerinin kuruluşundan ana etkenlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadırlar. İlhanlılar döneminde ise, soyları Kençekler'e dayanan Tac-ı Kızıl ailesi İlhanlı Devleti’nin Anadolu emirleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Tac-ı Kızıl ünvanlı Esen Kutlug Anadolu emiridir. Onu soyundan gelenler ise Kayseri, Konya gibi şehirlerin emirleri olmuşlardır.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin kışlak başkenti Alaiye şehriydi. Ve buraya yerleştirilen yörüklerin büyük bir çoğunluğu Kençek / Gencek kökenli yörük cemaatleriydi. 1220 yılında Şirvan ve Aşağı Körü boylarının Moğollar tarafından istila edilmesi üzerine, büyük bir Oğuz oymağı Avşar Oymağı beyleriylle birlikte buralardan kalkıp Orta Toroslar üzerinden giderek, sonraları Karamanoğulları hükümetini kurmuşlardır. Kıpçaklar ise Gence çevresine yerleştiler.[[21]] Bu dönemde Toroslardaki Garakurum bölgesine gelip yerleşen bu büyük Oğuz oymağının, Kençek aşiretlerinden Gence, Gencek, Gancaklı, Ahmedlü, Sevinç Hacı, Gençlü, Sancaklu, Beyşehri, Sığnak, Sarıklı, Karamusalı, Daşlı, Ağaçeri, Kağın, Arabacı, Kaçar, Şamlu, Dulkadir, Karabağlı, Karakoyunlu, Ustacalu, Honamlı, Gancaklu, ve Gencek Cemaati’nden oluşmaktaydı ve diğer Avşar boylarıyla birlikte orta Toros bölgesine gelip yerleştiler. Yine Kençek aşiretlerinden Güncek, Sığnak, Turudlu, Keles, Kepez, İsa Dede Gencek Cemaati, Molla Osmanlı, Sarılı, Kılıçlı Genceki, Molla Hacılı, Keçili, Okçulu ve Avcılı aşiretleri de dahil birçok Kençek aşiretinin bu göç kervanına katılarak, aynı dönemde bölgeye gelip yerleştiler.

Kurduğu büyük devletlerde “aslan”, küçük devletlerde ise “dağ keçisi” sembolünü kullanan bölgenin kadim kavmi Kençekler (Gencekler), tarih boyunca yaptığı en iyi şeyi yani Türk kavimlerini birleştirmeyi tekrar başardılar. Azerbaycan’da Türkmen boylarını birleştirerek Karakoyunlular (1380-1468) ve Akkoyunlular (1340-1514) devirlerini başlattılar. Azerbaycan Türk nüfusu bakımından en yoğun devrini yaşadı. 

Rumlu, Şamlu, Musullu, Kuzanlu, Kavanlu, Dulkadirlü, Kaçar, Ustacalu, Tekelü, Baharlu, Alpaut, Bayat, Kazahlu, Esirli, Avşar, Varsak ve Karadağ sufileri birleşerek Safevi Devleti’ni kurdular ve Safeviler’in “Kızılbaş” ordusunu oluşturdular. Karadağ, Varsak, Kaçar, Ustacalu, Kazahlu, Dulkadirli, Şamlu ve Rumlu Türkmenleri Kençekler kökenlidirler. Tüm Türkmenler bölgeye davet edilince özellikle Erdebil ve Tebriz tarafları Azerbaycan Türkmenistanı olarak anılmaya başladı.[[22]]

Kençekler’in büyük Türk devletlerindeki tarihi misyonunu Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra ortaya çıkan Anadolu Beylikleri döneminde de görmekteyiz. Anadolu Beylikleri’nin kuruluşunda ana unsurlardan birisi olarak yer alan Kençekler’in beylikler içinde etkin olan oymaklarını şu şekilde sıralayabiliriz (Bkz Kençeklerin Oymak ve Obaları).

Osmanoğulları Beyliği; Gencer Yörükleri, Güncek Yörükleri, Gencek yörükleri (Kökeni Sakalar’a dayanan birçok aşiretten oluşmaktadır) ve Karayörük taifeleri

Karamanoğulları Beyliği; Gencek Yörükleri, Dede İsa Gencek Yörükleri, Ahmedlü ve Sevinç Hacı Yörükleri. Karamanoğulları beyi Güneri Bey, Kençekler’in Atabegler Hanedanı’ndandır ve Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarının şehzadelerinden birisidir.

Eşrefoğulları Beyliği; Gencek Yörükleri, Gence Yörükleri, Elvanlı (Kılıçlı Genceki) Yörükleri. Eşrefoğulları beyi Eşref Bey, Kençekler’in Atabegler Hanedanı’ndandır ve Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarının şehzadelerinden birisidir.

Hamitoğulları Beyliği; Senir Yörükleri, Elvanlı (Kılıçlı Genceki) Yörükleri, Gencek Yörükleri

Germiyanoğulları Beyliği; Eşme ve Eşmeli Yörükleri, Güncek Yörükleri

Aydınoğulları Beyliği; Genceli ve Gencelli Yörükleri, Eşme Yörükleri, Güncek Yörükleri

Saruhanoğulları Beyliği; Sancaklu (Gancaklı) Yörükleri, Güncek Yörükleri

Menteşeoğulları Beyliği; Eşme ve Eşmeli Yörükleri, Güncek Yörükleri

Dulkadiroğulları Beyliği; Gencek Yörükleri, Kenzek Yörükleri

Ramazanoğulları Beyliği; Güncek Yörükleri, Çatak Yörükleri, Elvanlı (Kılıçlı Genceki) Yörükleri

Candaroğulları Beyliği; Gencek Yörükleri, Güncek Yörükleri

Çobanoğulları Beyliği; Gencek Yörükleri

Eretna Beyliği; Kızıltaç Ailesi Kencik Sungur Yörükleri, Esenbey Yörükleri

Karesioğulları Beyliği; Gencik Bozulus Yörükleri...

Görüldüğü gibi Kençek kökenli yörük cemaatleri bütün beyliklerde ana mihenk taşı gibi durmaktadır.

Kençekler’i dil olarak incelediğimizde, en eski Türkçe ile, yani Kaslar’ın diliyle konuştukları anlaşılmaktadır. Ön Türk kolu Kaslar’la neredeyse aynı dili konuşmaktadırlar (Bkz Kençekçe).

Kayı boyunun büyük bir parçası olarak Osmanlı’nın kuruluşunda her türlü desteği veren Kençekler, devletin kuruluşu sırasında diğer bölgelerdeki nüfuz gücü olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin şehzade şehirleri olan Manisa ve Konya şehirleri de Kençek yörüklerinin yoğun olduğu yerlerdi.

Hem önceki savaşlarda hem de Kurtuluş Savaşı’nda neredeyse bütün cephelere asker gönderen Kençekliler, her zaman devleti âli tutmuşlar ve Türk boylarının birliği ve güvenliği için çalışmışlardır.

Atatürk’ün, Samsun’da kıyıya ilk çıktığı yer olan ve  milli mücadele hareketinin ilk eyleminin başlatıldığı Engiz (Ondokuzmayıs) ilçesi ve çevresindeki köyler Kençek kökenli Gencek ve Gence Türklerin birlikte yaşadığı yerlerdir. 1878 yılında Ruslar Azerbaycan ve Kafkasya’yı işgal edince ordaki Kençek kökenli Gence yörükleri de Gencek yörüklerinin yurtlarından olan Engiz’e yerleştirilmiştir. 1878 yılında Ruslar Azerbaycan ve Kafkasya’yı işgal edince ordaki Kençek kökenli Gence yörükleri Engiz’e yerleştirilmiştir. Zaten bu bölge, çoğunluk itibari ile Sinop Türkeli ve Ayancık ilçeleri ile birlikte, Kastamonu  tarafından gelip yerleşen Gencek yörüklerinden oluşmaktadır. İlçenin adı “Engiz” kelimesi Türkçe değil sanılarak “Ballıca” olarak değiştirilmiş, daha sonra ise Ondokuz Mayıs olmuştur. Oysa “Engiz” çok eski Türkçe olan Kençekçe bir kelimedir; “ağaç filizi, biçilmiş tarla, anız, rahatlık, ferahlık, ağaç karanlığı” gibi manalara gelmektedir. Engiz çevresindeki Dereköy, Yörükler, Kertme, Çakallık, Üçpınar ve Karakavuk köyleri, Gencek yörüklerinin ve daha sonra yerleştirilen Gence yörüklerinin birlikte yaşadıkları bir bölgedir. Kurtuluş Savaşı’nın fitili burada ateşlenmiştir. Yani milli mücadelenin ilk eylemi burada başlamıştır.

 

Diğer taraftan Gencekler’in yaşadığı diğer bölge olan Beyşehir, ülke dış güçlerin işgaline uğradığı zaman, işgalci gülere karşı milli bir refleks sergileyen ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarının işgaline en sert tepkiyi veren şehirlerden birisidir (Tansel, I/242). O dönemde bölge halkının çoğunluğu Gencek yörükleri ve Çeçenistan tarafından getirilip bölgeye yerleştirilen Gence Türkleridir. (Bkz Yörükhan-ı Gencek Cemaati)

Binbaşı Nazım Hikmet Bey, Beyşehir Süvari Alayı’nın elinde bulunan ve Mondros Mütarekesi’ne göre teslim etmesi gereken silahları yerli halka dağıtmış ve Genceklilerin “yoldaş” adını verdiği bir örgütlenme oluşturmuştur. Bölgedeki çoğunluk tıpkı Samsun’daki gibi Toros Dağları’nın neredeyse tamamına dağılmış olan Kençek aşiretlerinin yardımıyla tüm aşiretlerle temas kurulmuş, gizli bir savunma hattı oluşturulmuştur. Bu gizli hattın başına ise halkın Süleyman Sırrı Bey diye bildiği, Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Süleyman Askerî bey bizzat geçmiştir. Bölge öyle bir hale gelmiştir ki, dağlardaki eşkıyalar bile Süleyman Sırrı Bey’in pusulasını taşıyanlara dokunamıyorlardı.[[23]]

Neticede Konya’ya doğru yola çıkan İtalyan kuvvetleri Beyşehir’den öteye geçememiştir.

Atatürk’ün “Hatt-ı müdaffa yoktur, sath-ı müdafaa vardır” sözünü kendilerine slogan atfeden Gencekliler, aslında bu sloganı bilinen tüm tarihleri boyunca yaşamışlar ve bu yüzden çabucak benimsemişlerdir. Zaten, Orta Asya’daki yaşadıkları tüm şehirlerin kalıntıları da iç içe surlardan oluşmaktadır.

Kençekler, Kurtuluş Savaşı döneminde birçok şehrimizde kurdukları Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri ile milli mücadelenin lokomotifleri olan bir kavim olmuşlardır.

Sonuç olarak Kençekler; Başkurtlar, Kanglılar, Peçenekler, Kıpçaklar, Kazaklar, Özbekler, Azeriler ve Karakalpaklar’ın ata kavmi, Oğuz, Uygur, Karluk, Kıpçak ve Kanglı karması, kökeni Kas’lara ve Ay Sakaları’na dayanan çok eski bir Türk bodunudur.

Yakın döneme baktığımızda ise, Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı boyunun asıl kitlesini teşkil eden Karakeçililer’in birçok aşiretinin Kençekler kökenli olup Karakeçililer’e tabi oldukları anlaşılmaktadır. Toroslara baktığınız zaman, Karakeçili Kençek Yörükleri’ni görürsünüz. Karakeçililer’e tabi aşiretlerden Tosbağa, Azizbeğli, Yaylalu, Gençlü, Karabakılı, Köseler, Avcılar, Karataşlu, Gök İshaklı ve Özbekli aşiretleri Kençek kökenli olup, Karakeçililer’e tabi olan aşiretlerdir.

Bütün bu veriler ışığında şunu söyleyebiliriz: Kençekler; Türk kağanlarının atalarının, ailelerinin ve küçük kardeşlerinin bulunduğu, danışma heyetinin (Kengeş Heyeti) ve diğer diğer boy beylerinin ailelerinden müteşekkir karma bir topluluktur. Bir nevi Türk boylarının kesişme kümesidir. Birçok kaynakda, kengeş heyetinin ve kağanın atalarının ordu kışlağında yaşadıkları belirtilmektedir. Kengeş heyeti ise ana Türk boylarının atalarından oluşmaktadır. Boy birliği güncellendikçe, yani tekrar sağlandıkça Kençekler’deki kan bağı tazelenmiştir.

Kençekler; kışlak ordu şehirinin halkını oluşturmuşlardır. Kençekler; Gök-Türk’lerden çok daha önce Hunlar ve İskitlere (Sakalar) kadar uzanan, hatta Kas’lara kadar dayanan tarihi kökenlere sahip olan bir halktır. Onların doğrudan mirasçılarıdırlar.


Kençekler; kan birliğinin kurulduğu ve Türk boylarının zor durumda olduğu zamanlarda, boyların ata kavimlerin etrafında tekrar toplanmasıyla beliren ve hakim güç olarak tekrar görünen bir federasyon, Türk boylarının birlikteliğinden oluşan bir topluluk, Hakan ataları, aileleri ve şehzadelerin yaşadığı kentlerde yaşamış ve kan bağlarından oluşmuş karma bir cemaattir. Bu yüzden Osmanlı kayıtlarında Kayı boyuna bağlı Yörük Cemaatleri arasında anılmaktadır. Daha da önemlisi Selçuklu Devleti’ni kuran Kınık boyunun tam adı Kangar Kınık’tır. Kayı boyunun eski adı Kai Kayı’dır.

Yakın zamanın arkeoloji çalışmaları ise gizli kalan büyükbir tarihi ortaya çıkartmıştır. Kazakistan’ın Almatı şehri yakınlarında yol çalışmları sırasında bulunan, Kazakistan Tarih, Etnografya ve Arkeoloji Enstitüsü tarafından incelenen binlerce altın parçadan oluşan Altın Elbiseli Adam zırhı, tarihin karanık sayfalarını aydınlatan türdendir. Çünkü bu zırh, bu altın giysi ve altın eşyalar, M.Ö.5. yüzyıldan kalmadır ve İskitler’e yani Sakalar’a aittir. [[24]]

Esik (Eşik) kurganından çıkartılan altın zırh giymiş genç prensin yanında ise altın eşyaların yanısıra bir de yazıt bulunmuştur. Altın elbiseli adamın yazıtında “Khan uya üç otuzı yok boltı. Utugsi tozıltı” yani “Tigin, 23’ünde öldü. Halkının başı sağolsun” yazmaktadır.

Kurganda bulunan elbise, sağdan sola doğru kapanan, “V” yakalı kısa kaftan, dar süvari pantolonu ve diz altında kalan kısa yumuşak çizmeden oluşmaktadır. Kaftan ve çizme üçgen biçiminde işlenmiş, küçük altın levhalar yan yana ve üst üste dikilerek altın bir zırhla kaplanmıştır. Kıyafette kullanılan ipliğin altın olduğu ve altının eğrilerek iplik haline getirildiği anlaşılmaktadır. Bel kısmında 16 büyük altın levha ile süslenmiş kemer, bir kın ve kabzası altın süslemeli bir kılıç ve kama vardır. Miğferi, kargısı ve yayı da altındandır. Elbisenin üzerinde 4 bin kadar altın levya bulunmakta; at, kaplan, geyik, pars, arslan, kurt, dağ keçisi ve yırtıcı kuş figürleri içermektedir. [[25]]


150 parça ve çeşitli formdaki altın parçalardan oluşan 70 santim yükseklikteki başlığı bir sanat harikasıdır. Başlığın ön kısmında ÖG olarak adlandırılan dağ keçisi motifi bulunmaktadır. “Günahsız olma, quantum, kozmoz kişisi” anlamlarına gelmektedir. Son yüzyıla kadar Asya’daki Türk boylarının liderleri bu şekilde dik başlık giyerlerdi. Bu geleneği Altın Elbiseli Adam Kençek’in on oklu b geyik motifli başlığında net bir şekilde görmekteyiz.

 Tarihin Sümer'le başladığını yazan batılı tarihçiler, Sümerlerin gerçekte kimler olduğundan, Sümerce’deki pekçok Türkçe kelime bulunduğundan ve yaklaşık 5.500 yıl önce insanlığa yazı yazmasını öğreten Sümerlerin kendilerine “Kengerler” dediklerden bahsetmezler. Öyle ki, Kengerlerin atayurtları da bugünkü Sır Derya coğrafyası olduğundan hiç mi hiç söz etmezler. Çünkü, gerçekleri söylediklerinde, "barbar" ya da "göçebe" dedikleri Türklerin, aslında göçebe değil, göçmen olduklarını ve kendilerinin karanlıklarda yaşadıkları dönemlerde birbirinden çok uzak coğrafyalarda üstün uygarlıklar yarattıklarını kabul etmeleri gerekecektir. Resimden piktografa (Eski Mısır'da olduğu gibi harf yerine geçen resimli tek işaret), piktograma (stilize resim), ideograma (doğrudan fikri anlatan işaret), oradan da fonograma (bir harf, hece ya da sesi gösteren işaret), en sonra da seslerin işareti olan harflere geçebilmek için, 10-15 bin yıllık bir süreç gerekmektedir” diyorlar.  [[26]]

Altın Elbiseli Adam urganından çıkarılan bulgular sadece Türk tarihini binlerce yıl evvele götürmemiş, ne kadar yüksek bir medeniyete sahip olduklarını da göstermiştir. Yapılan çalışmalar Altın Elbiseli Adam’ın MÖ. 5. Yüzyıl’da yaşamış bir Saka prensi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dahası Altun Han oğlu Tosbuga oğlu Kençek’e, yani Asyan’nın Genç Kralı olan Kençek’e ait olduğunu artaya çıkartmıştır.


Batılıların “barbar” iftirası attığı Türkler, o tarihlerde yalnızca demir değil, altın ve gümüş de üretebiliyorlar, madenleri ve deriyi işleyerek elbiseler, başlıklar, kılıçlar ve çeşitli eşyalar yapabiliyorlar ve yazı yazabiliyorlardı.

“Altın Elbiseli”nin gümüş çanağı üzerindeki 26 harften oluşan yazı, Türklere “barbar”, “göçebe” diyen Batılı tarihçilerin suratlarına vurulmuş bir tarihi şamardır. Altın Elbiseli’nin gümüş çanağına ÖnTürk alfabesiyle kazınmış olan tamgalar, insanlığa yazı yazmayı kimlerin öğrettiğini de  açıkça ortaya koymaktadır. Gümüş çanağın üzerindeki yazı, hepimizin gurur duyacağı bir tarihi belgedir.  Altın elbiseli adamın yazıtında “Khan uya üç otuzı yok boltı. Utugsi tozıltı” yani “Tigin, 23’ünde öldü. Halkının başı sağolsun” yazmaktadır.


Kazı çalışmaları, Ünlü Türkolog Wilhelm Radloff tarafından Altay Dağları'nda başlatılmış, daha sonra ise S.I. Rudenko, M. P. Griaznov, S.V. Kiselev ve P. K. Rozlov tarafından sürdürülmüş ve önemli eserler gün yüzüne çıkarılmıştır. Kazıları, Kemal A. Akışef ve B. N. Begmuhammed adlı iki Kazak arkeolog yönetmiş. Kazılarda 7 metre derinlikteki etrafı ağaç kütükleriyle çevrili mezar odasında 1.65 metre boyunda bir gencin iskeleti bulunmuş. İskeletin bir Saka/İskit prensine ait olduğu anlaşılmış ve çoğu altın ve gümüşten yapılmış buluntular değerlendirilerek MÖ. 5-4. Yüzyıla Altun Han oğlu Tosbuga oğlu Kençek zamanına tarihlenmiştir.

 

Yusuf Avcu, Gencek Kençek

www.yusufavcu.com

http://www.yusufavcu.com/2020/10/turk-sr-budunu-kencekler-gencekler-2.html 

http://www.yusufavcu.com/2020/06/sr-derya-ve-turk-sr-budunu-kencekler.html



[1] Minorsky, s.276-277. A.Hermana, China s.49

[2] Cengiz Saltaoğlu, Unutulmuş Bir Geçmişten Oğuz Kıpçak Sesler, ES59, s.479

[3] B. Caferoğlu Memmedov, “Kuzeydoğu Azerbaycan’daki Bazı Toponimler Üzerine”, S.2, s.100.

[4] Saka Türkleri’nin Büyük Hakanı Alp Er Tunga, Ahmed H.Terzioğlu s.133

[5] Ishak Ata, Hadigat-ül Arifin Kabil Umumi Kütüphanesi, Ahmed Yesevi’nin Seceresi

[6] Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, Cilt III, sayfa 149-150

[7] Kırzıoğlu, Kars Tarihi, Harita 8

[8] Cevizoğlu 1991: 31-51

[9] S.G.Kılyaştorniy 1954:91-104

[10] Golden 2002:226, 231

[11] L.Rasony, Tarihte Türklük, 1988:35, 73, 75

[12] Togan, Azerbaycan Mad. İslami Ans.C.II,s.96

[13] Dil Araştırmaları Dergisi Cilt I, Sayi I,Kençekler ve Kençekçe, Doç. Dr. A. Gökdağ

[14] Z.V.Togan, 1981b:60 – 72-414

[15] Z.V.Togan, 2003:3-5-158

[16] Atalay, Besim Divanü Lügati't - Türk. Türk Tarih Kurumu Basımevi Cilt I, sayfa 366.

[17] Z.V.Togan 1981b:51-64, Z.V.Togan 1981a:164- 342

[18] Kafesoğlu 1988:146-147

[19] Mahmud Kaşgari, 1939: c. I, 29, 31

[20] Velixanlı N, 1974: 16: Yakut al- Xamavi, 1983:23

[21] Kirzioğlu, Kıpçaklar s.144

[22] Faruk Sümer, Safevî Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1976, s. 1-56; Adel Allouche, Osmanlı-Safevî İlişkileri, Kökenleri ve Gelişimi, (çev. Emin Dağ), İstanbul 2001, s. 59-60, 70; R. Paul Lindner, Orta Çağ Anadolusu’nda Göçebeler ve Osmanlılar, (Çev. M. Günay), Ankara 2000, 171-17; O. Efendiyev. Azerbaydcanskoye Gosudarstvo Sefevidov  16-om veke. Bakü 1981, s. 70, 90-92; İ. P. Petruşevskiy, Oçerki po İstorii teodalnıh Otnoşeniy Azerbeydcane i Armenii v 16-19 vv. Leningrad 1949, s. 117, 122

[23] Tansel, I/270; Alperen 2001, 52

[24] Reuel R. Hanks, Central Asia: a global studies handbook, p. 168, ABC-CLIO, 2005, s.168; Paul Brummell, Bradt Kazakhstan, Bradt Travel Guides, 2008, s.157

[25] Kuzmina 2007, "The dress of Iranian-speaking Saka and Scythians, Issyk in Kazakhstan" s.103

Yorumlar