HACE-İ DİVAN-I HÜMAYUN GENCEKLİ ES-SEYYİD MEHMET EMİN EFENDİ

 

 

Osmanlı ulemasından olan Mehmet Emin Efendi, 1730 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası memurluk vazifesinden dolayı Konya’dan Edirne’ye taşınmış bir Genceklidir. Bu yüzden Edirneli olarak bilinmektedir. 13 yaşında olduğu halde icâzet aldı. İstanbul’a gelerek Gümrükçü Seyyid İshak Ağa’nın yardımıyla Teberdâran Ocağı’na girdi. Enderun-u Hümayun’da yetişmiştir. Ak Molla Ömer Efendi’den aklam-ı sitte dersleri alarak, icazet verdiği ilk tilmizi olma şerefine nail olmuştur. Gencekli Hatıp Mehmet Emin Efendi’nin büyük dedesi, Hatıp Emin Efendi'nin babasıdır. Oğlu Hatıp Emin Efendi'den olma torunu Abdullah, Gencekli Müderris Abdullah Hoca olarak bilinir. Hacı Rahim, Sait ve Mehmet Emin isminde üç oğlu olmuştur.

1799 yılında Divan-ı Hümayün Sadrazam Kethüdası olan Seyyit Mehmet Emin Efendi [BA, HH, nr. 13283]; 1811-1812 yıllarında İstanbul Kadılığı yaptı.[1] 1813-1817 yılları arasında Antalya Mutasarrıflığı (Defterdar), 1817-1821 yılları arasında ise Cezayir Bahri Sefid Valiliği yaptı.[2] Antalya mutasarrıfları ile ilgili olarak, şer‘iyye sicillerinde ismi geçen ilk mutasarrıf, 1808-1817 yılarını kapsayan 1 Nolu Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’nde Antalya mutasarrıfı olarak ismi geçen ve 1813 yılında bu göreve atanan es-Seyyid Mehmed Emin Efendi’dir. [AŞS., I/10a.]

Hocası Dârü’s-sa‘ade ağası kâtibi idi. Mehmet Emin Efendi, başarılı çalışmalarından sonra hâcegân rütbesiyle Dîvân-ı Hümâyûn Kitâbeti’ne naklolundu. Yani Divan-ı Hümayün Hocası idi. [3]

Hâcegân, Osmanlı devlet teşkîlâtında yazı işlerinin başında, defterdarlık, nişancılık gibi memûriyetlerde, eminlik ve müdürlüklerde bulunanlar için kullanılan bir tâbirdir. Nakşıbendi silsilesinin eski ismi hâcegân Tarikatı’dır. Yûsuf el-Hemedânî’yi Hâcegân’ların ilki olarak görülür.

Bilhassa celî sülüste zamanının mümtâz sîmâlarından biri olan Mehmed Emîn Efendi, 1789 senesinde vefât etmiş olan Sultan Abdülhamîd Hân-ı Evvel’in türbesinin ve sandukasının yazılarını yazmaya memur edilmiş ve tüm hünerini göstermiştir. Ayrıca Cerrâh Paşa Cami’nin mâhfilinde de H. 1236/M. 1820 tarihli yazısı bulunmaktadır.[4]

 

Kıbrıs'ta Hala Sultan Camii'yi yaptırmasıyla bilinir. Bunun yanı sıra Girne'ye Esseyit Emin Efendi Çeşmesi adında bir çeşme, Baldöken Mezarlığı'nda bulunan bir diğer çeşme ve bir su sarnıcı yaptırmıştır. [5]

İstanbul’dan Orta Asya’ya Seyahat adlı eserinde Buhara, Hivye, Taşkent emirliklerini, Çarlık Rusya hâkimiyetini, inançlarını, folklorunu, savaşlarını anlatmakta ve Türklük âleminin içinde bulunduğu müşkül şartları dile getirmektedir. Kuzeyden gelen düşman orduları ile yiğitçe savaşan Türkmenlerin, saltanat kavgaları, şahsi menfaatler, cehalet ve dar görüşlülük yüzünden, içten bölünerek birbirine düşmesi ve sonunda mağlup olmasını ibret olarak anlatmaktadır.

 


 Hamîd-i Evvel Külliyesi’nin Sıbyân Mektebine bakan iki kapısının yanında, üzerinde su âyeti yazılı, klasik olmayan birer çeşme vardı. Kapıları Hamîd-i Evvel Türbesi kapısının bir benzeri olup, kemerinin iki yanına ikişer mermer sütun yerleştirilmişti. Alnına ise birer âyet-i kerîme yazılmıştı. Bunlar ünlü hattat, Dîvân-ı Hümâyûn hocası Mehmet Emîn Efendi’nindir.[6]

 


 Türbenin içinde, alt pencere ile üst pencere arasında 40-50 cm geniş bir kuşak halinde türbeyi fordolayı çeviren Sûre-i Mülkâyet-i kerimesi, kapı tarafında başlayıp yine burada son bulmaktadır. Yazı, uzunluğu ve yüksekliği yönünden müthiş bir çalışmanın güzel bir ürünüdür. Kapının sağ köşesine “Ketebehû Mehmet Emin Hâce-i Divân-ı Hümâyûnibâresi, sol köşesine de 1194 Z.29 târihi yazılmıştır. Bu, bugünkü 26 Aralık 1780 târihinin karşılığıdır.

Celî hatla yazdığı Beykoz Çeşmesi, Hünkâr İskelesi ve Kireçburnu’ndaki çeşmenin kitâbeleri onundur. Arap Câmii’nde, mahkeme tarafında ‘Selâmü aleyküm…’ âyet-i kerîmesi ve Edirne’de vâki’ Saray-ı Hümâyûn’da binâsına memur olan Ser-levha-i Hâcegân Yusuf Efendi yanında bulunmağla bi’l-cümle celîleri bunların eser-i kalemleridir. Üsküdar’da Ayazma Câmii celîleri dahi onundur. 

 

Türbe kapısının iç tarafında ve üstte de Küll-i men aleyna… âyeti ile Besmele ve Kelime-i Tevhid yazıları yazılmıştır. Köşe tromplarına da Allah-Muhammed / Ebubekir-Ömer / Osman-Ali / Hasan-Hüseyin madalyonları asılmıştır. Kubbe göbeğinde de yine bir âyet-i kerîme bulunmaktadır.[7]

1198 (M.1784) târihinde vefât ettiği ve türbesinin Edirnekapısı Mezarlığı’nda olduğu sanılsa da, ancak mezar taşına rastlanmamıştır. Son vazife yeri Kıbrıs’ta vefat etmiş, naaşı İstanbul’a getirilmiştir. Zaten son vazife yerinden dolayı da Kıbrısi Es-Seyyid Mehmet Emin Efendi olarak bilinir olmuştur. Enderun Hazinesi Kethudalığı da yapmıştır.

Türbesi Hamid-i Evvel Külliyesi Haizresi’ndedir. 24 Recep 1245 (19 Ocak 1830) târihinde vefât etmiş, fesli lâhdi üçüncü sırada bulunmaktadır. Şahidesinde “Hazine-i Hümâyûn kethüdâsı Kıbrısî es-Seyyîd Mehmet Emîn Efendi” yazmaktadır. Şâhidesindeki kitâbe Hattât Hulûsi Efendi’nindir.[8]

16/2/4 tarihli İstanbul Su Külliyatı’nda şu bilgiler yer almaktadır:


Ayşe Hatun 'un Fatımatüzzehra Hanım 'a ferağ ettiği Mihrişah Va/ide Sultan vakfina aii yarım masura suyun daha sonra muhtelif kişilerin eline geçtiğine dair. Merhı1me ve mağfı1run leha cennet-mekan firdevs- aşiyan Mihrişah Valide Sultan tabet seraha hazretlerinün evkaf-ı şerifelerinden Bağçe karyesi civarında Arahacıoğlu mandırası nam mahallde bina ve inşasına muvaffak oldukları Bend-i kebir'leri ma-i tezizinden nısf masura ma-i lezize mutasarrıfe olan Ayişe Hatlin ma-i leziz-i mezkfırı Salıbazan'nda kaill; Süheyl Beğ mahallesinde hanesine icra olmmak üzre hazine-i EnderOn-ı hümayfın kethudası esbak Kıbrıs [muhassılı] merhum Mehmed Emin Efendi'nün halilesi

Fatımatüzzehra Hanım bint-i Süleyman Efendi'ye ferağ itmeğle hamiş-i temessük kayd olındı. [Fı 7 Ca sene [ 1]255 [ 19 Temmuz 1839]

  Kökeni olan Hatıplar Aşireti Antalya, Konya, Manisa, Uşak, Akseki ve Gencek çevresindeki birçok yerleşim yerine dağılmışlardır.

 

Hamîd-i Evvel (I.Abdülhamid Han)Türbesi giriş kapısı üzerine Mehmet Emin Efendi tarafından nakşedilmiş hatlar [9]

 




1816’da Kıbrıs muhassılı Seyyid Mehmed Emin Efendi tarafından cami yaptırılmak suretiyle küçük bir külliye teşekkül etmiştir. Hala Sultan Türbesi, İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi gibi Kıbrıs’taki İslâm varlığının en eski izini teşkil etmesi, ayrıca Hz. Muhammed’in bir yakınına ait olması sebebiyle Kıbrıs’ın fethinden itibaren adada yaşayan müslüman Türkler’in en önemli ziyaretgâhı olmuştur. Çünkü türbede, Hz. Osman’ın hilâfeti zamanında (644-656) kocası Ubâde b. Sâmit ile birlikte İslâm ordularının Kıbrıs seferine katılan Hz. Peygamber’in süt halası Ümmü Harâm bint Milhân el-Ensâriyye gömülüdür. 


 

 

 
 
Yusuf Avcu, Gencek Kençek

[1]  İstanbul Kadılığı 16 numralı Ferman Sicili

[2] Hakeri, Bener Hakkı (1992). "Hala Sultan Camii". Kıbrıs Türk Ansiklopedisi. I. Kıbrıs Gazetesi Yayınları. ss. s. 152.

[3] Müteahhir Nakşibendî müellifleri, Hz. Ebû Bekir’le başlattıkları Nakşibendî silsilesinin Bâyezîd-i Bistâmî’nin (ö. 234/848 [?]) zamanına kadar Bekriyye, Hâce Yûsuf el-Hemedânî’nin (ö. 535/1140) zamanına kadar Bâyezîd’in Tayfûr lakabına nisbetle Tayfûriyye, Hemedânî’den Hâce Bahâeddin Nakşibend’in (ö. 791/1389) zamanına kadar Hâcegân tarikatı ve ondan itibaren de Nakşibendiyye adını aldığını kaydederler (Seyyid Hasib Üsküdârî, vr. 28b). Budurumda Merv’deki “Horasan Kâbesi” olarak tanınan Yûsuf el-Hemedânî’yi Hâcegân’ın ilkidir.

[5] Hakeri, Bener Hakkı (1992). "Hala Sultan Camii". Kıbrıs Türk Ansiklopedisi. I. Kıbrıs Gazetesi Yayınları. ss. s. 112, 152.; Star Kıbrıs) Erişim tarihi: 7 Ocak 2012.

[6] Mehmet Nermi haskan, Hamid-i Evvel Külliyesi ve Çevresi, s.29

[7] Mehmet Nermi haskan, Hamid-i Evvel Külliyesi ve Çevresi, s.70

[8] Sicill-i O smâni, 1/427; Habîbi, Hat ve Hattâtîn, s.169

Yorumlar